
Osman Kocaoğlu
Bugün Kırgızistan sınırlarında bulunan Fergane’nin Oş kasabasında 1878’de doğan Osman Kocaoğlu, eğitim hayatının tamamını Buhara’da geçirdi. Gençliğinde Türkistan’da “Cedîdcilik” olarak adlandırılan Millî Yenileşme hareketine katıldı. 1909-1910 yıllarında İstanbul’da bulunduğu süre zarfında çok sayıda Türk aydını ile tanıştı. Buhara’ya döndükten sonra Cedîd okullarını açma kampanyasına katıldı ve 1916’da Orta Asya’da Çarlık Rusyası’na karşı başlatılan ayaklanmaların yönlendirilmesinde önemli rol oynadı.
1920’de Buhara Emirliği’nin yıkılmasıyla kurulan Buhara Cumhuriyeti’ne kuruluştan bir yıl sonra cumhurbaşkanı olarak seçildi. Osman Kocaoğlu, Buhara Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Türkiye’de devam eden Milli Mücadele’ye destek verdi. Milli Mücadele’nin sürdürülebilmesi için gereken ihtiyaçların karşılanması amacıyla Mustafa Kemal Rusya’dan yardım istemişti. Lenin, bu isteği Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’ya iletti ve bu yardımı Türkiye’ye ulaştırmada aracılık yapabileceğini bildirdi. Buhara Meclisi’nde konu görüşüldü ve yardım gönderilmesi oy birliği ile kabul edildi. Timur Han’ın altınlarının bir bölümü elinde olan Osman Hoca, 100 milyon altın vereceğini bildirdi. O dönemde bu kadar altın, Ankara’ya ancak Rusların trenleriyle taşınabilirdi. Moskova üzerinden Ankara’ya gönderilen 100 milyon altının 10 milyonunu Ankara’ya gönderen Moskova kalan miktara el koydu.
1921’de Enver Paşa ile ittifak kuran Osman Kocaoğlu, Sovyetlere karşı silahlı mücadeleye girişti. Rusların bölgeye yoğun askerî kuvvet yığmaları sonucu Afganistan’a geçmek zorunda kaldı. Buhara’da komünist bir hükümet kuran Rusya, Kocaoğlu’nu hain ilan etti. Buhara’ya dönmesi imkansız hale gelen Kocaoğlu, 1923 yılında Türkiye’ye geldi. Atatürk tarafından sıcak bir şekilde karşılanan Osman Hoca, Türk vatandaşlığına geçti “Kocaoğlu” soyadını aldı ve kendisine milletvekili maaşı bağlandı. Mücadelesine İstanbul’da dava arkadaşlarıyla birlikte omuzladığı Yeni Türkistan (1927-1934) dergisinde devam etti. Ancak 1939’da Sovyet baskısıyla Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldı. Polonya ve İran sürgünlerinden sonra 1944’de Türkiye’ye geri döndü. 28 Temmuz 1968’de İstanbul’da vefat etti ve Sultantepe Özbekler Tekkesi haziresine defnedildi.